BÖLÜM 58 - HORTLAK

2.1K 206 141
                                    

Yeni bölümle karşınızdayım! Nasılsınız bakalım :) Bu bölüm biraz kalp kırıcı ama sevdiğim bir bölüm.

Yorum ve oylarınızı bekliyorum!

Seviliyorsunuz

-M

♥️

Bir insan bir şeyi neden ister? Onu takıntı mı yaptığını yoksa gerçekten istediğini nasıl anlardı? Çok istediğinin farkındasındır. Kaybetmek istemiyorsundur. Bir şeylerin ters olduğunu fark ediyorsundur. Sonra kendine kızıyorsun. Bu kadar istediğin şeye şimdi sahipken yan cebime koy havalarını kendinde yakıştıramıyorsundur. Bu yüzden zorluyorsun. Çünkü kötü gözükmek istemiyorsun.

Aslında hepimiz oynuyorduk. Duygularımı açık bir şekilde yaşayamıyorduk çünkü üzerimize yaftalanacak şeyleri biliyorduk. Mesela birinden ayrılıp bir başkasıyla sevgili olduğunda, "Çorap değiştirir gibi sevgili değiştiriyor," derlerdi. Birine sonsuz bağlı kalınca, "Takıntı yapmış," derlerdi. En yakın arkadaşın bile bunu derdi.

"Kanka bak onu gerçekten çok seviyorum. O çok ayrı bir konu ama şöyle yapmasından nefret ediyorum." Bu cümle arkadaşlar arasında çok kullanılırdı. Bir arkadaş diğerine bunu derdi sonra arkasından konuştukları kişi gelince hiçbir şey olmamış gibi takılırlardı.

İnsanların düşüncelerini kafama takmayı bırakalı çok olmuştu. Bendeki sorun kendi düşüncelerimi kafama takmayı bırakamamamdan kaynaklıyordu. Kendime baskı yapıyordum. Başkaları ezmeden önce kendi kafamı ben eziyordum.

"Bu yine uçmuş be. Kanka ne içiyorsun bana da söyle lan." Ece'nin sesiyle kendime gelirken daldığımı yeni fark ediyordum. Önümdeki kahveden yudum almak istediğimde bardağın soğukluğu ile kaldım.

"Sıcak kahve istemiştim ben," dedim Ece'ye.

"Getirdiğimde sıcaktı canım. Anla ne kadar daldığını."

"Sorun ne liseli?" Efe sandalye çekip otururken konuşmak istemediğimi fark ettim. Yargılamayacaklarını biliyordum. Sadece kendi kendime düşünürken bile saçma gelen bir şeyi başkasına anlatmaya hazır hissetmiyordum.

"Sorun benim. Salaklığım. O yüzden boş verin," diyerek elimi salladım. "Sizde ne var ne yok? Siz anlatın?" diye sordum.

"Valla bir kızla konuşuyorum ama ciddi mi değil mi anlamadım," diyen Efe'ye Ece anında, "Değil," diye cevap verdi.

"Çocuğun birini seviyor olması neden sana bu kadar imkânsız geliyor?" derken gözlerimi devirdim. Efe ne zaman birinden bahsetse Ece hep olmayacağını söylüyordu. Efe'yi ben cesaretlendiriyordum. Konuşuyordu ama sonra Ece haklı çıkıyordu. Olmuyordu. Başlarda Efe'nin Ece'ye aşık olduğunu düşünürken bunun Efe'nin unutamadığı o aşkından dolayı olduğunu anlamıştım. Bu konuyu açmak istersem de geçmişlerine dalmam gerekiyordu ve bu da arkadaşlığımıza zeval verirdi. O meraklı tarafım gerçeği elbette bilmek istiyordu lakin kendimi dizginlemeyi başarıyordum.

"Çünkü imkânsız canım. Neyse senin hayatın yeterince bok gibi değilmiş gibi bizimkini de boka bulandırma." Ece haklıydı. Bu yüzden ayaklandım.

"Kızı küstürdün. Nazlı otur şuraya." Efe elimden tutarak oturtmaya çalışırken kendimi ondan kurtardım.

"Gerçekten yalnız kalmaya ihtiyacım var. Düşünemiyorum. Kafamı dağıtmam gerekiyor. Sonra görüşürüz," diye mırıldandım.

İkizler arkamdan seslenseler de onları dinlemeden kafeden çıktım. Otobüs durağına geldiğimde otobüs durağa yanaşıyordu. Bundan fayda edip otobüse binerek en arka tarafa geçip kulaklıklarımı taktım.

SOLMUŞ MÜREKKEPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin